Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Yeşile Boyasak

Kahverengi tahta bir kapı. Çıtır çıtır çıtırdıyor kolunu eğince. Kilidi de tahtadan. Her çevirişte talaş serpiştiriyor kilit deliğinden. Bakmayın tahta olduğuna, çelik gibi sert. Anahtarı kilide uydurmak için zımpara yapsak bir de yeşile boyasak bütün kapılara taş çıkarır. Geldiğimizi algılayıp açılan sensörlü kapılara bile. Zaten oldum olası sevmedim onları. İnsan ayrımı yapan, herkese açılmayan kapılar. Sensöre el sallamak suretiyle açılma huysuzluğundan bahsetmiyorum bile. Sanki zil de biraz yukarıda kalmış. Zile basarken parmaklarının üzerinde yükselen küçük çocuklar görüyorum hep. Hz. Ali’nin yerinden söktüğü Hayber Kalesi’nin kapısı ya da Yusuf peygamberin kapalı olduğunu bildiği halde koştuğu kapı kadar meşhur olmasa da bu kapının da kendi çapında bir şöhreti var. İçeri giren bebekle yaşamı da gördü, içeriden çıkan cenaze ile ölümü de. Girmek için kapıyı zorlayana da şahit oldu, çarpıp gidene de.

       Ne çok anının sessiz tanığı. Hacı Bektaş Veli’nin Dört Kapısı ya da Bizim Yunus’un eşiğinde diz çöktüğü Tapduk’un kapısı kadar tanınmasa da bizim kapının da tanındığı bir kesim var. İçeriye sevinçle giren gelini de gördü, gururla uğurlanan askeri de. Tahir’in ya da Ferhat’ın aşk uğruna düştükleri zindan kapısı kadar sevdaya tanık olmadı belki ama duyduklarıyla, gördükleriyle zulme de şahit oldu merhamete de. Tokmağını görseniz siz de çok seversiniz. Eskitme altın renginde “Ya Fettah” istifli. Küçükken Zeynep’lerin tokmağı daha çok hoşuma giderdi. Aslan başlı kapı zilleri ile başında tacı olan aslan tokmağı çok uyumluydu. Güzeldi ama çok kullanılmıyordu eve gelen kim olursa olsun zile basardı, bir kişi hariç. Eğer kapı tokmağı çalıyorsa annem gelmiş demektir.  

Geçen gün Adem amca hırsız girer değiştirin bu kapıyı demiş. Tamam tahta ama çelik gibi sağlamdır hem her gece arkasına sandalye koyuyorum ben. O huysuz adam çelikten yaptırdığı yetmezmiş gibi bir de önüne demir parmaklık koydurduğu kilidi paslı kapısını değiştirsin önce. Bizim kapı çok şey duydu benden, bizden. Kimseye anlatmadı sırlarımızı. Kötü şeyler yaşasa da bırak of demeyi gıcırdamadı bile. Buna rağmen perşembe sabahı değiştirdiler kapıyı. Sonra kömürlüğün en el değmez, tozlu köşesine koydular. O kapı hiç yeşile boyanmadı.

Sayı: Sayı 07

Kategori: Öykü

Yazar: Rabia Egemen