Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Tarihi Yazacak Olanlar

Delilik, akılcılık kisvesi adı altında tabulaşmış monoton düşüncelere karşı bir isyan psikolojisidir. Bu durum insanın şahsi hayatında seçeceği riskli bir karar ve tehlikeli bir  son çare tercihidir . Elbette bunun için gereken yegane hakikat cesarettir. Fakat delilik ve sebep olduğu cesaret zamanı geldiğinde tercih etmekten uzak durulan bir vazgeçiş veya bir kıyamdır. Neden? Çünkü insan vakti geldiğinde imtihan olunur ve bir karar verme noktasına vardığında seçimini yapmak zorundadır. Böyle zor zamanlarda ortaya çıkan seçim ya başarıya götürecek bir yol ya da hezimetin dip kuyularına yuvarlayacak olan hayatın bir gerçekliğidir. Delilik ise gerekli koşullar sağlandığında (sıkıntılı şartlar altında) meydana gelir.  Her ne olursa olsun cesaret, akla muhalif bir tavır sergilediğinde başarı veya hezimet için başvurulacak bir seçim butonudur. Yani böyle sıkıntılı bir  vaziyette olmak veya   mühim olayların cereyan etmesi neticesinde aklın sınırını aşmak demek deliliktir, cesarettir ve çılgınlıktır. Bir insanın ve bir toplumun özgürlüğü baskı altına alındığına şahit olursak veya çok uzun bir sürede devam ettiğini göz önüne aldığımızda herhalde o insan ve toplumdan akılcı bir tavır bekleyemezsiniz çünkü burada önemli olan rasyonel (akılcı) kararlardan ziyade irrasyonel (akıl dışı) kararlardır.  Böyle zamanlarda irrasyonel düşünce ve davranışlar gelişme gösterir, birlik duygusu perçinleşir. Tıpkı bugünkü gibi yıllardır ezilen, yok sayılan ve hor görülen kardeşlerimiz, mücahitlerimiz gibi. Sayıca ve güç bakımından üstün olan düşmanı şaşkına çevirerek, akla hayale gelmeyecek bu delice cesaret ve karardandır ki onlar ibret ve gıpta edilecek insanlardır. Yıllardır süren bu zulme rağmen bitmeyen bir umuttur gıpta edilecek. Umut kesilmediği vakit zafer yakındır ve umudu ayakta tutan iman şuurudur aslında. Bu bir nebze umut bile tarihin akışını değiştirecek ve insanlığı şaşkına çevirecektir . Tıpkı dönemin Amerika ve Rusya’sı olan Bizans ve Sasani İmparatorluğu’nu hezimete uğratmış az sayıda ki İslam ordusu gibi. Evet, dünyanın karanlık bilinmeyen bir bölgesinde yani çölde yaşayan bu insanlar iman kuvveti ve umutla kendisinden üstün bu devletleri tarih sahnesinden silmiştir. Peki Fatih Sultan Mehmet’in gemileri karadan yürütme kararı rasyonel (akılcı) bir karar mıydı? Hayır elbette. Bu örneklerden yola çıkılacak olursa ibretlik içeren şu sonuca ulaşmış oluruz; zor ve çılgınlık gibi görünen kararların neticesi fetihtir, zaferdir. İşte tıpkı bugünkü gibi tüm dünya için tarihin akışını değiştirecek bir avuç yetim mücahidin çılgınca verdiği kararı ve izzetli duruşlarını mahcup bir şekilde ibret almaktayız. Sonuçları ne olursa olsun hak için ileri adım atma cesaretini göstermektir delilik. Merhum Aliya İzzetbegoviç’in, “İslam, korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir” sözü günümüzdeki Müslümanlar için akıldan çıkarılmayacak bir tembihtir. Yeniden kıyama kalkabilmek için korkak olmamayı, bizden sayı ve kuvvet bakımından yüksek olan fasit ruhlu düşmanlara karşı iman zırhını, tevekkül inancını ve cesaret ruhunu Kur’ân ve Sünnet’e sarılarak elde edebiliriz.  Peki günümüzde Müslümanların ellerini, gözlerini ve kalplerini mühürleyen korkaklığın kaynağı nedir? Bir sebebini  misal olarak  getirmek gerekirse Resul-ü zişan efendimizin günümüzdeki hastalanmış ümmeti için mühim bir hadisini dile getirmekte fayda var . Hz. Sevban (r.a), nakletmektedir, “Resulullah (s.a.v) buyurdu ki: Yakında milletler yemek yiyenlerin sofralarına davet ettikleri gibi size karşı savaş açmak için birbirlerini davet edecekler. Bir sahabi: Bu bizim sayıca azlığımızdan mı olacak? diye sorunca, Efendimiz (s.a.v): Hayır aksine siz o günlerde çok kalabalık olacaksınız, fakat selin önündeki çer çöp gibi zayıf olacak dağılacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizden korkma hissini alacak ve gönlünüze vehn atacak” buyurdu.  Bir sahabi bu durumdan şaşırarak: “Vehn nedir ya Resulullah?” deyince Resulullah (s.a.v): “Vehn, dünyayı fazlaca sevmek, ölümü kötü bir şey olarak görmektir.” diye buyurmuştur. Maalesef bazı Müslümanların dünyaya olan sevgisi artmış, vakurca duruşları zedelenmiş, zilleti izzetin yerine tercih etmiş, oku emrine muhalif davranmış ve bugün rezil rüsva hale gelmiştir. Bundan dolayıdır ki masumca katledilen evlatlarını gören ana ve babaların feryadı arşı titretmiş, yer ve gök bu olanlara şahit olmuş, utanmıştır. Böyle bir hengamede   Müslümanlar resmen zihinsel bir açık hava hapishanesinde esir bir halde tutulmaktadır.  Hak ve adalet için, bu hapisten kurtulmamız için tek çare Kur’ân ve Sünnet’tir. Evet, dünyayı kana bulayan zalimlerin mahpuslarında isyan etme deliliğini göze almalıyız yoksa dünya sevgisi kalbimizi kuşatacak ve mazlumların katledilişini izleyen (her şeyden şikayetçi) korkak bir konfor hastası olacağız.  Allah’ın dinine yardım edecek olanlar, istikametten milim sapmayacak olan samimi ve cesur kimselerdir.

Sayı: Sayı 04

Kategori: Deneme

Yazar: Hikmet Şeyhanlıoğlu