Sarı Gelin

-Duymak fiilini arıyor her yerde gözlerimiz 

O insandan kaçıp ucuz otel odalarında konaklayan -duymak 

Elyaf cimriliğinin konuştuğu yastık, üstünde başının 

Duvarlardan sızan şişkin ayakları sığmıyor yatağa 

Ve sarı solgun avurtları korkuyor aynalardan

O hiç duyulmadı 

Paslanmış çiviler gibi 

Dili damağında ev satın aldı.

Sesler boğuyor sesleri

Sözler dövüyor sözleri

Okşanmayan çocuk başları

Tutulmayan namus sözleri 

Kesiyor huzurunu kalbin:

“Duyulmamanın telaşı”

 

Psikiyatristler dökülüyor üstüne pahanın

Samimiyetin, samimi niyetin

Cüzdan içrelerinde bulandığı.

Öğüdünü alıyoruz eskilerin dilinden:

Evvelden beri

İnsandır insanın kolu kanadı,

Can kulağının candan cana dolaştığı.

Ve yansıyor aynaya

Bozuk lafzalar

Çatlıyor ayna, çünkü;

Hobbes’in pinokyo ile var bağı 

Kurdu kurda bırakmalı,

Kalbin kulaklarını yıkamalı 

Zira,

Kalpten kalbe giden yollar pek uzadı.

Anadan üryan yıkanmalı güneşte

Güneş yeni gelin gibi utangaç mı?

Perdeleri sökerken

Kızarıyor beti benzi sarı gelinin 

Üzerine püskürtülmüş tren yolları 

Gesi bağları 

Adem ahları…

 

Çalıyor kaset:

Musa  ve Firavun arasında yaratılış kapışması.

Musa’dan beri yineleniyor,

Firavun’un Güneş’i Batı’dan doğuramama hayali

Kıyamet fârikası müddetince 

Sürecek iddianın kanaması 

Sonra Batı’dan zuhur edecek devinim harikası.

Dudak uçuklatan,

Çocuk düşüren anneden

Bir korkunun  fragmanı

Amon, Ra, Pagan oyunları 

Nil Nehri’nde kartal ayakları 

Dövüşüyor İskandinav Tanrıları:

Thor’un çekici 

Odin’in kesti boğazını…

Nar, Nur’a yenilecek!

Budur yazgı…

 

Güneş, izniyle Rabbinin 

Kapatıyor her akta, yapay ışıkları

Ve her karada açıyor kapıları:

Rüyaların dokunuşuyla

Gün -ay -dın!