Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Sana İsyan Etmeyeceğime Dair Kendime Söz Verdim 

“Giderken bıraktığı

Bütün renkler siyah oldu

Üzülme, anla artık

Belki de huzur buldu”

Biliyorsun, bunun için her şeyle savaşmaya hazırlandım, yeri geldi bir gece vakti belime bir silah kondurdum. Tetiği çekmeyi ve birini öldürmeyi öyle çok, öyle çok istedim ki, çekmeyi başardığım yerde beni bir kedinin gözlerine yakalattın da, ondan sonraki her gece o gözlerin masumiyetiyle çektim kendimi vurdum. Gördüğüm her afişte, duyduğum her müzikte seni aradım, gerçeği aradım, bulduğumda yapıştım, kimseler alamasın istedim, ben bu dünyadan değildim; değiştim, dönüştüm, sonunda düştüm… Siyah bir boşluğun içinde dönüp duruyorum, bu daha ne kadar sürecek bilmiyorum, sana kavuştuğumda bile sana soru sormayı düşünüyorum, sana hiç kavuşmayacakmış gibi hissediyorum, bazen şeytanla aynı sofradan yemek yiyorum, sonra midem bulanıyor, tükürüyorum… Dünya silik bir hayal, ama güzel bir hayal, hapis de oluyor bazen, ama ben demir parmaklıkları süslemeyi seviyorum… Bana hayalperest diyebilirler, Polyanna da, ama ben böyle ancak yaşayabiliyorum… İnsan olmak garip bir his, var olduğunu bilmek ama bundan şüphe etmek, ölünce uyanmak ve uykudayken yok olmak… Yaşamak sahiden bu kadar zor mu Allah’ım, bir öpüş insanı büsbütün sarsıyorken?… Biliyor musun, herkes seni arıyor Rabb’im, sen büsbütün her yerdeyken… Dünya dönüyor ama bu aralar bir başka dönüyor Rabbim, dünyalarımız alt üst oluyor, seni garip soruların içinde arıyoruz, sen bizi öyle çok seviyorken… Gökyüzü çok güzel Rabbim, insanın isyan edesi gelmiyor, bu havalarda insan sadece dondurma yemek ve hiç düşünmemek istiyor… 

Hava hafif serin… Yaşlandığımı düşündürtecek türden… Düşündükçe bir bastona ihtiyaç duyuyorum, 21 yaşımda ak saçlarımla üniversitenin koridorlarında dolaşıyorum… Gençler eğleniyorlar, hepsi çok güzeller… Peki… Ben de öyle güzel miyim? Bastonum… Ve ak saçlarımla…?

Geceleri soğuk, yaz akşamlarında bile. Balkona çekilen sandalyeleri ve anneannemin sesini duymayı bir bilsen, ne kadar çok özlüyorum. Ayaklarını balkonun soğuk demirlerine dayardı, ayakları sıcaklardı çünkü, tüm köydeki yaşlılar gibi anneannemin ayakları da ödem toplamıştı… Buradan sonrası Rusya’ydı, belki tek coğrafya bilgisiydi, dedemin aksine, anneannem dünyayı ne az bilirdi… 

(Ali kaptan bizim köyde meşhurdur, denizi avucunun içi gibi bilir, pek ileri görüşlüdür, isyana meyillidir. Hollanda’dan getirdiği incili nerededir bilinmez, Romanya’daki Cevriye’nin ve Ermeni eşi Arusyak’ın altınları Bandırma’dadır, Tokyo’da gökdelenin tepesinde çiçek satın alırken deprem olmuştur, Japonlar akıllı millettir, İslam’a pek yakındır… Okumak içinde kalmıştır, torunları gibi okul sıralarından geçmemiştir dedem, tek öğretmeni Ata öğretmendir, Türkiye İslam plakası almış öylece gitmektedir…)

Bazen hep birlikte çay bahçesine giderdik, anneannem yeşil çarşafına damlatmamaya çalışarak dondurmasını yerdi, hiçbir şey düşünmeden, ben de yerdim, her şeyi düşünürken… O günler ne bir silahım vardı ne de bir gücüm, hapishanem içimdeydi, şimdi bir silahım var, hapishanem genişledi… Mermilerimi çoğaltmak için yaşıyorum, liman olmak başlıca görevim, bir isyana sahip değilim, öfke kirli bir haslettir. Bir gece vakti sana sarılmak istiyorum, dokunmak nedir unutmuşum, içimden taşan bir sevgi var, kınayacaklar, biliyorum… Kendi duygularımın gardiyanıyım, ama başkalarına özgürlük bahşederim, bu bir suçsa eğer; itiraf ediyorum, onlara hükmü giydiren de benim… 

Yokuşu çıkardık hep birlikte… Dört torun ve bir anneanne… Kaderlerimiz çoktan yazılmıştı. İlk ayrılık seninkisiydi… Her şey sen gittikten sonra oldu anneanne, alnıma yazıldığını sandığımı silmeye çalışırken oldu, haberin yoktu, soğuk bir kış gecesi çektiğim rest tüm hayatıma mâl oldu… 

İsyan etmek nedir bilmezdin sen, kapalı kapılar ardında kalmayı seçerdin, ben de denedim ama tutmadı, benim ruhum kaptan olana yakındı… Pusulam yoktu ama benim, savruldum durdum okyanusun ortasında. O yüzden mermi gerekti anneanne, o yüzden liman olmam gerekti. Gemiyi kıyıya sağ salim ulaştırdım, herkes indi. Bir tek ben kaldım anneanne, liman olanlar yerini değiştiremezdi…

Mermilerimi çok sevdim, sonra da nefret ettim. Birkaç hadsizi ipe götürdüm, bazıları şiir okudu, ipten döndürdüm… Hayat bir süredir bir şiirin etrafında dönüyor anneanne, limanıma kimseler uğramıyor. Dizeler suratıma çarpıp geçiyorlar, şu yorgun kaptana hiç mi hiç acımıyorlar…

Ben çok büyüdüm anneanne, artık uzak diyarlar uzak değildir benim için. İçimin okyanusu daha derindir, bu yüzden büyük konuşurum, sığ sularda yüzmek için… Demir atamam ben, görüyorum, olduğum yerde ağır gelir bana durmak. Ağlıyorum; ben böyle var oldum anneanne, 

bir dahakine lütfen 

hoşça kal de…

Sayı: Sayı 06

Kategori: Öykü

Yazar: Zeyneb Rabia Aktüre