Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Sana Hazla Yaklaştıkça Hızla Uzaklaşıyorum

Var olan teknolojiye ulaşmadan önce her yolun bir özlemi, her özlemin bir hüviyeti vardı.
Köyden şehire, şehirden başka bir şehre, ülkeden başka bir ülkeye olan her ayrılık, alınan her
yol farklı bir kimliğe sahipti. Şu anı düşününce bakıyorum da teknolojinin tanımadığı
mesafeler, özlem duygularını kimliksizleştiriyor. Gurbetin yol, yolun özlem anlamına geldiği
bir koca insan tarihinden bugünlere geldik. Evvel anneler ve sonra herkesin ağladığı, arkadan
su dökülen, öncesinde herkesin toplanıp son kez beraber yemeklerin yenilip sohbetlerin
edildiği yolculuklar sanal özleme kurban veriliyor. Sohbeti yarıda kesilen yolcu, yolda
sohbetine devam edebiliyor. Yaşlılardan ve aslında tüm aile efradından alınan helallikler
yavaş yavaş tarihe karışıyor. Uçak inerken pilot anonsundan önce telefonlar çalıyor, “Annem
kişisi sizi arıyor”.

Otobüste veya uçakta veya trende yapılan sohbetler ve yoldaşlıklar yerini çoktan film
izlemelere, mesajlaşmalara, müzik dinlemelere, beş sayfaya inen kitap okumalara bıraktı bile.
Pencerelerdeki bulutlu ve nemli bekleyişlerin yerini ekrandaki “çevrimiçi” veya “görüldü”
nöbetleri aldı. Büyük özenle yazılan mektuplar artık nostalji olmuşken insanlar yolun ve
özlemin hissiyatını kısa videolarda arıyor artık. Özleme dair kısa bir sözle gözleri dolan sanal
Leyla’nın bir sonraki videoda kahkahaya boğulduğu görülüyor bir akşam vakti. Duygularını
anında şekillendiren ‘story’ler ve ‘reels’ler sanal Mecnun’u otobüsten, yoldan ve yolcudan
soyutluyor. Sıradaki videoda Santorini adasında çekilen bir havuz manzarasının altında
“Beraber gitmek istediğin kişiyi etiketle.” yazıyor. Aklına sanal Leyla’sı gelen sanal Mecnun
çok beklemeden gerekeni yapıyor ve sıradaki videoya hızla geçerken Leyla ekran başında
başlıyor hayal kurmaya. Hazların dahi sanallaştığı bu ortamda sanal Leyla sanal Mecnun’a
hazla yaklaşırken Mecnun otobüste, Leyla’dan hızla uzaklaşıyor.

Dijitalizm; özlemi, hasreti dindirmeye elbette yarıyor, hayatımızı devrimsel bir şekilde
değiştiriyor, uzakları yakın ediyor ancak aynı zamanda her konuda olduğu gibi özlemde de bir
sanallık oluşturmaya başlıyor. İnsanoğlu ihtiyaçlarına ve isteklerine bu denli hızlı
ulaşabiliyorken yanındaki eşinden, çocuğundan bile uzak yaşayabiliyor, onları özleyebiliyor.
Sokakta, çarşıda, alışverişte, okulda veya işte karşılaşan insanlar artık yaşam belirtilerini
sanalda arıyor ve “Hayrola, kaç gündür tweet atmıyorsun?” veya “Umarım bir sıkıntı yoktur,
uzun süredir story atmadın, iyi misin?” gibi cümleleri kurmaya başlıyorlar. “Sanal özlem”
artık her alanda hakim olmaya başlıyor ve özlem gün geçtikçe kimliğini kaybedip dijitalde

yeni bir hüviyet, yeni bir boyut kazanıyor. Çevrimdışı Mecnun kalp emojisine görüldü attığı
için sanal Leyla’dan laf yiyor. İşlerini bitirip ancak akşam çevrimiçi olabilen Mecnun bir
heyecanla sanal yârine yazacakken öğle vakti gelen azarı akşam işitiyor. Bir türlü aynı vakitte
aynı duyguyu yaşayamayan sevgililer, çözümü yeni sanal ortamlarda, yeni sanal insanlarda
arıyor.
Gurbetten dönen Mecnunlar ve annelerinin gözleri dolu çünkü o özlem duygusu halen
içlerinde, çünkü hâlâ yaşamaktalar ancak göze bakmayı unutan bu masumlar, yanağı ıslatan
küçük su damlasını fark ettirebilmek için başlıyorlar ‘tweet’ yazmaya…
Var olan teknolojiye ulaşmadan önce her yolun bir özlemi, her özlemin bir hüviyeti vardı.

Sayı: Sayı 02

Kategori: Deneme

Yazar: Abdulmelik Bayir