Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Perşembe Günü Gelen Kadın

Günlerden perşembe, ikindi güneşinin perdeleri eritircesine delip geçtiği, güneş ışınlarının odamdaki yansımalarıyla cömertçe şovunu yaptığı anda pür dikkat kendi kendime kurduğum oyunumun içindeydim. Ancak bu dikkatimin ortasında dahi annemin birazdan oyunumu keseceğini ve elime para, erzak tutuşturup aşağı inmem için mutfaktan çağıracağını biliyordum. Tam bunları düşündüğüm sırada mutfaktan aceleyle beni çağırışını duydum. Artık onunla özdeşleşmiş yoğurt çorbası kokuları arasında…

  Her Perşembe aynı şey. Oyun oynuyorum anne. Hem bu kadın senin için geliyor, sen tanıyorsun senin aşağı inip, götürmen gerekmez mi?  Ben inmek istemiyorum 

Diye devam eden isyanlarımla beraber bir yandan çoktan elime tutuşturulmuş biraz para biraz erzakla tırım tırım merdivenleri iniyordum bile. Bu rutin her hafta aynı saatlerde evimizin klasik perşembe günlerinden biriydi. 

  Her hafta ne zaman şu paketleri indirecek olsan söyleniyorsun? Ben mutfaktayım görüyorsun, herşeyi hazırlıyorum senin görevin sadece nenenin yanına gidip bunları teslim etmek. Teyze’nin elini öptün mü?

    Evet

    Benden selam söyledin mi?

    Söyledim anne…

Teyzenin yukarı çıkmama sebebi çok yaşlı olduğu için merdivenleri çıkartıp hem yormamak hem de Allah korusun bir kazaya sebebiyet vermemek için annemin aldığı ufak bir önlemdi. Bazen söz dinlemez bir anda kapı çaldığında teyzeyi karşımızda bulurduk. O zamanlarda ikimiz de nasıl çıktı, nasıl inecek telaşına kapılır teyzeyi bir daha merdiven çıkmaması için uyarırdık. Teyze evimize her perşembe gelir, nurani yüzüne baktığınızda içiniz huzurlanırdı. O kadar çok kat kat kıyafet giyerdi ki yürümekte bile zorlanırdı. Beyazlığından dolayı bazen ona köpük teyze diye seslenirdim. Her perşembe verdiklerimizi aldıktan sonra, ellerini açıp dakikalarca anneme dua ederdi. Bu dua edişleri o kadar uzun sürerdi ki beklemekten sıkılır direkt eve geçerdim. 

 

O yıllarda perşembe günleri apartmanımıza gelen kadından rahatsız olan birileri vardı. Apartman sakinlerimiz bu düşkün teyzeyi yakınlarında görmek istemez kendisine karşı alaycı tavırlar takınırlardı. Düşkün ve ihtiyaç sahibi olduğu için… Kendi dünyalarında bu tür insanlara yaklaşmak alçaltıcı bir hareketti. İnsan dediğin onlara göre iyi giyinir, şivesiz konuşur ve seçkin bir çevreye sahip olurdu. Tabiatlarına göre bu yaklaşım denk bir hareket değil; tam aksi kendi değerlerini düşürmek olurdu. O yüzden ne münasebet böyle bir kadının apartmana teşrif etmesi. Hatta bir keresinde kapımızı çalıp, alaycı bir ses ile;

    Fidaaaannn, seninki geldi? Git ilgilen, demişlerdi.

Teyze onlar için annemin ’ki siydi  artık. “Senin ki” olmuştu çünkü böylesine müşkül, gariban biri onlara ait olamaz, etrafında bulunamazdı. İçten içe bu aşağılama beni etkileyip anneme karşı sinirlendirmişti. 

 –Bak gördün mü? Apartmandakiler bile rahatsız olmaya başladı. Seninki diyerek dalga geçmeye başladılar. Çok aradın mı bu teyze’yi, hem bak yaşlı gelmesin artık.

 (Tebessüm ederek)

 –Teyze gelmeye devam edecek. Hem sen bu teyzenin hikayesini biliyor musun?

  Hayır bilmiyorum

-Köpük teyzenin de bir zamanlar evi, aşı, büyüttüğü evlatları vardı. Hatta o çocuklar büyüyüp evlendiler, onların da çocukları oldu. Teyze önce eşini, sonra bir yangında da evini kaybediyor. Gelinleri istemediği için çocuklarının evine de gidemiyor. Oğlanlar korkudan ses çıkaramıyorlar tabi. Terziye giderken yolumuzun üstündeki tahta kulübe var ya teyze orada kalıyor işte. Ona kolay hazırlayabileceği yemekleri ve parayı da vermezsek köpük teyze iyice yalnızlaşır kimsesiz kalır. Bizim ona sahip çıkmamız lazım. 

Duyduklarım içimde bir yumru haline gelmişti. Annemin anlattıkları beni sarsmış köpük teyzeye koşarak gidip sarılmak istemiştim. Tahtadan bir kulübe içinde, zor ve onursuz bir yaşama itilmesi hayal kırıklığının en büyüğü olmalıydı. Sonra köpük teyzeyi kundakta bir bebek iken hayal ettim. Onu da annesi saçlarını okşamış, kucağına alıp güvenli sıcaklığını göğsünde hissettirmişti. Büyümüş anne olmuş, eş olmuştu. Bir evi ve o evde onun pişirdiği yemeklerin kokuları vardı. Belki onun da en meşhur yemeği yoğurt çorbasıydı… Her şeyin bir anda elinden alınacağını, canından buhranlar çıkarcasına yaşamın zorlaşacağını tahmin edebilir miydi? Çocuk aklım kötülüğün sinsiliğini fark edecek durumda değildi. Kötülük zehirli nefesiyle az kalsın burnumdan kulaklarımdan girip beni esir alacaktı. 

Hiçbir kötü, kötü olmanın insana verdiği o kibri ömrü boyunca sürdüremez. Taksitler ne zaman ödenir bilinmez ama yaptıklarınızın faturası mutlaka bir gün size ödetilir. Apartmanımızda bu kadını görmek istemiyoruz diyenler için de faturanın çıktığı zamanlar gelmişti. Sarsıcı Marmara depreminin ardından artık eskisi kadar üstenci ve insanlara karşı cüretkâr değillerdi. Bir gecede evlerimizden can havliyle kaçıp aylarca arabaların içinde yaşamak zorunda kalmıştık. Ağustos sıcağında araçları boş bulduğumuz yerlere park edip, imece usulü bulabildiklerimize şükredip karnımızı doyurmaya çalıştık. Bunun gibi daha nice beklenmedik olayların ardından apartman sakinlerimizde bir değişiklik vardı. Kapıya gelen ihtiyaç sahiplerine küçümseyici bakışları, bize hiçbir şey olmaz üstencilikleri yok olup gitmişti. Hatta anneme perşembe günü gelen kadın ne zaman gelecek onun için bir şeyler hazırladık dediklerini kulaklarım işitmişti. Onlar da yaşadıkları zor zamanlardan dua alarak, sadaka vererek çıkacaklarını düşünüyorlardı çünkü. Günler birbiri içinde dönmüş hayat perşembe günü gelen kadının duasına onları muhtaç etmişti

Ancak o zaman geldiğinde köpük teyze çoktan vefat etmişti. Artık perşembe günleri evimize gelen bir teyze yoktu. Bir hafta kapımız çalmadığında endişe ettiğim köpük teyze dünya çilesini tamamlayıp bizimle olan hikayesini sona erdirmişti. Zamanla anladım ki oyunumu bölüyor diye inmek istediğim bu iyilik merdivenleri bize verilmiş büyük bir kurtuluş kartıymış. Kapınıza her perşembe günü geleceğini bildiğiniz bir iyilik fırsatı bütün hikayelerde yer almıyor çünkü. Gözlerimi kapatıp köpük teyzeyi hatırlamak istediğim anlarda onu hep ellerini semaya açıp dakikalarca dua ederken, yüzünde gülümsemesiyle halimizi hatırımızı sorarken hatırlarım. Ve bende bıraktığı derin hayat hikayesiyle.

İyi ki bizi bulmuşsun köpük teyze, şimdi tüm dünya çilesinin bittiği alemde mekânın cennet olsun. 

 

Sayı: Sayı 10

Kategori: Öykü

Yazar: Gözde Çimen