Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Kendini Yenileyen Bir Ağıt

Etle kemik arasında 

durmaz her zaman 

kan. 

-Mustafa Köz

bir sokağın insanları durmuş da

o yerlerde kim bilir neler arıyorlar

 

bugün saçımı kestim

bugün sakal bıraktım

bugün gözlerim artık yok

bir kasket aldım önce

yürüyüşümü değiştirdim

 

gece göklerinden bir ay

yüzünü yağmura dönmüş

geçip gitmeye hazırlanıyordu

kesik bir gürültü heybesi

karanlık büyüyor

 

bu kör duvarlar karşısında

yine de geçecek olan günler için

bir bahanesini giyinip yaşamın

bilinmez eşiklere yazıldım

kapım ardına kadar açık değildi

 

çok bulutlu bir yaz akşamını

yarım yamalak bir avluda yitirdim

samsun’a çıkan tüm yollar

bir bir haritalardan düştüler

nasılsa öyle olan bir ağıt

bir odanın köşesinde unutulmuş

durmadan kendini çevreliyordu

 

bir masayı kuşatmış o kitaplara

yüz sürünüp sessiz sessiz ağladım

beton yorganlarını bazı gecelerin

ya da o çok yarı açık camlarını 

bu kalbimdir diyerek bulduğum

daracık vakitlerde soldurdum

bir mevsimin sonunu görmüş bir el

gözlerini kısmış öylece duruyordu

 

seni unuttum 

 

ne tuhaf 

bir yüzü unutmak ne tuhaf

bir sesi bir elin soğuğunu

güldükte kısılan gözleri

apaçık bembeyaz bir alnı

o sevinçle eğilen boynu

 

bir yanağı kuşatmış avucu

utandı mı kan kırmızı kızaran

o bir meşhur yüzü -ki pek unutulmaz-

tüm o verilmiş sözleri unutmak

ne tuhaf

 

günler dönüp dururken bir yöne

hep bir yerlerde seni düşündüm

ne vardıysa hep seni düşündüm 

kimseye dökemediğim o zehri

ellerimle rabbime doğrultup

kûn emrini vereceğinden emin

durmadan durmadan düşündüm

 

seni unuttum

 

ay gidiyordu 

demektir sen gidiyordun

kılı kırk yaran bir kement

bir kalbin türevini bildirmiş

raylar boyunca uzanıyordu

ellerim birdenbire birleşiyor

kör bıçak o bilindik sancısıyla

ikinci bir sona hazırlanıyordu

bilmiyordun

 

bilmediklerin bilinmeyen izler

gece göklerinden düşen yüzler

 

sensizliğin o umarsız sindirimi

hiç geçmeyecek gibi duruyor 

 

ve artık batmaya başlayan o şeyler

yarı gecenin bile serin rüzgârı

yatsı vaktinin terk edilen ilk sünneti

daha dikkatsiz alınan abdestler

hiç geçmeyecek gibi duruyor 

 

klinik depresyon ve dört duvar

bir halıyı orta yerinden yakmak

ya da bir yerlere çalınan o eller

hoş seslerin yankısı gibi geçicidir

kırık camların doğrulduğu o bilekler

bazen çaredir

 

yaşam bir olguysa da elimde bulunur

ve o çok yarı açık camları bazı gecelerin

bir an gelir, kapanmakla emrolunur

 

bu ağız yakan kül gölü mevsimi

bu durmadan yaşadığım sensizlik

bu el bu dil bu yol yürüdüğüm

bir kendini ondurmuyor

 

seni seviyor olmanın rengi değişti

de, seni seviyor olmak değişmedi

geçip gitmekte olan şeylere selam olsun

bu yolculukta beni artık yok’a yazabilirsiniz

Sayı: Sayı 03

Kategori: Şiir

Yazar: M. Said Duran