Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Kendini Oyalayan Çekik

Her odası güneş alan evin, mavi demirli penceresinin önünde çok hayaller kurdum. Bu hayatta en çok neyi iyi yaptın diye sorsalar ben tüm deliliğin ortasında kendimi oyalayabildim derim. Fark etmeden geliştirdiğim kendini oyalama gücüm zamanla tüm yapraklarım dökülüp dallarım kırıldığında tohumunu canlandırıp filizlenmeme sebep olacaktı. Gözleri çekik, annesinin altın başlı diye sevip, bir gün Beşiktaş vapurunda Japonların kendi milletinden sanıp götürmeye çalıştığı bu çocuk, bütün gücünü mavi demirli pencerenin önünde yalnız başına oynadığı oyunlardan aldı. Ve oyunların içinde kurduğu hayallerden. Hem çok kalabalık hem de çok yalnız kalabilmeyi güneşin tatlı ısırıklar attığı penceresinden edindi. Üstelik tüm bunlar büyük bir sevginin ve şımarıklığının ortasında oldu. Bir zaman gelecek kendisi de şaşıracaktı buna (şaşırmak mı?).

 

Önce bulutları seçti arkadaş olarak. Tüm iç çekişlerini, nazlarını hatta şımarıklığını çekip görmezden gelecek arkadaşları olmasına rağmen o kendisine arkadaş olarak bulutları seçti. Her zaman gözünün önünde olmasından büyük bir memnuniyet duyacak annesi bu fikri tereddüt etmeden benimsedi. Ona önce rahat oturabilmesi için bir minder, bulutlara bakarken uçup gitmemesi için tutunabileceği demirli bir pencere verdi. Bir minder ve pencere önü bu çekik gözlü çocuğun dünyasının şekillenmesi için artık hazırdı. Bütün heyecanıyla göğe kaldırdı başını. Bir de ne görsün! İşte önde anne fil arkasında da yavru filler bulutlardan kafile yapmış geçiyordu gözlerinin önünden. Göğün üstünde meğer buluttan alemler varmış, üstelik televizyonda izlediği çizgi filmlerden daha heyecanlı daha gerçekçi. Hem bu canlı çizgi film kostümlerinden hikâyesine, karakterlerden renklerine kadar sadece ona bağlı şekil değiştirebiliyordu. Yalnızca ona özel tek gösterimlik canlı çizgi filmler.

 

Allah’ım ne büyük bir sırra eriştim.

 

İşte şimdi kimsede olmayan bir güç bu çocuğun dünyasına yerleşmişti. Üstelik ne zaman göğe baksa bu sırra erişebilecekti. Devam etti buluttan arkadaşlarıyla hayal dünyasını konuşturmaya. Yavru filler annesini takip ettikçe gözden kaybolup gittiler. Diğer tarafa baktığında okuduğu kitaplardan alışık olduğu Pinokyo ve hocasıyla karşılaştı. Onları kendi aralarında bir süre konuşturduktan sonra gözünü bu sefer uzak mahallelerin üzerinde dolaşan buluttan kedilere dikti. Kediler daha ufak bulutları top yapmış oynuyorlardı. Gözünü birkaç saniyeliğine hangi noktaya dikecek olsa o noktada yeni hikayeler ve oyunlar oluşturmaya devam etti. Ne de olsa bu oyunda bulutlar ve hayal dünyası sonsuz kadardı. Hayatının dokunuşunu çocukluğunda fark etmeden iç   dünyası ona buldurmuştu. Karanlık sokaklarda, zar patlatan seslerin arasında, karanlığı aydınlatan polis sirenleri dönerken rengarenk ışıkların arasında kendi ekseni etrafında dönmeye devam edebilmişti. Olabildiğince umursamaz, donuk, masumca… Kendini oyalama gücü ona hayatın matematiğini buldurmuştu. Kendi kendine bir söz verdi;

Avucunun içinde sakladığın değerli taşı hayat elinden mi aldı?

Sen çizgilere, kaleme yönel.

Bakınca tüm endişelerinin bittiği aydınlık yüzü göremez mi oldun?

Sen Ay’a bakmaya devam et.

Hayat sana göğe bakmayı mı unutturdu?

O zaman sen kaybettiğin çocuğu tekrar ara.

 

Gözleri Japonlar kadar çekik olan bu çocuk sanki ilerde yaşayacaklarını hissetmiş gibi bu sözün arkasında hayat boyu durdu. Mavi önlüklü çocukların yanında kimseye belli edemediği duygularını evin yanan tek ışığına yansıttığında da bu sözün arkasındaydı; kahverengi bir gardıroba benzettiği kaygılarını naftalin kokularının arasına sakladığında da… Dünya ayaklarının altında ne kadar sallanırsa sallansın o elindeki kahveyi dökmeden bitiş çizgisine götürme hedefi içinde oldu. Etrafına bakmaktan elindekileri göremeyenlere de bulutların arkadaşlığını anlatmak isterdi ancak ne yaptıysa aceleciliklerine yetişemedi. Anne filin peşinden giden yavru filler gibi oyalandığı dünyasını kurup annesine yaslanmaya devam etti. 

 

Sahi?

Güneşin kokusunu alabiliyor musunuz?

Mis gibi

Bu yaşta, bu serde…

Hâlâ bulutlara bakıp

Kendi çizgi filmimi izliyorum

 

Sayı: Sayı 12

Kategori: Öykü

Yazar: Gözde Çimen