Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Gönül Yurdumun Ufkunda Seher Vaktidir

 

“Ağaç veya kuş… Kaderlerinin bütünüyle doğması için güneşin gelmesi gereklidir.”

Sezai Karakoç

Gözün sağanağı yatışmayınca gönlün sığınağını aradım. Muhatabını bulan bir söz geldi, rastladı bana: “Bulutlar da konuşmaz ama fiilleriyle toprağa bereket verir.”∗ Böylelikle öğrendim, susarak ağlamanın içimizdeki tohumu gün yüzüne çıkarmaya çalıştığını. Rahmet; köklere iner, arındırırdı kirli atıkları ve fırsat bulup açığa çıksın diye aslımız, sertleşen kalbi yumuşatırdı. Bilirdim ki hüznü dağıtan ışık da ancak feyz alan yerde filizlendirebilirdi. Tüm bunlar anlaşılınca başlayan yağmur, ezan okununca dindi. Secdeden toprağa bir nur yayıldı, birileri her sığındığında. Bu duruştu, kelimelerin havada asılı kaldığı zamanlarda saldırana isabet eden. Guguk kuşlarına güneşin yaklaştığını duyurması için haber saldı. Şimdi hepimiz kendi penceremizden karşılıyoruz içimizden doğacak olanı.

Aynalardan yansıyor, dirilişi gözler önüne seren manzara. Küflenen zihnin saldığı buhrandan ürperenleri selamete çağırıyor. Derinlerde birikmiş yorgunluğa nüfuz edip güçsüzlüğü parçalayanın ihtişamıyla kuşanmamız için. Buz kesmiş yalnızlığımız muhabbetle çözünsün, heveslerimizin kırıldığı yerden onarılışına hayret edelim diye tanık oluyoruz. Tüketen tekdüzelikten yayılan hiçliğin kesintisi bu. Yüreği tehdit eden korkuları nefesle eritenlere verilen bir lütuf. Bu yüzden karanlığı başından savanlara imrenerek bakmalı. Bir olup öğüttükleri zorbalığı nasıl da etkisiz hâle getiriyorlar. Ruhun asayişini sağlamak için tepemize dikili geceleri berrak sabahlarla yok ediyorlar.  Devasa bir idrak ile tüm anlayışsızlıkları kavrayıp niyetleri halis olanlara da arka çıkıyorlar. Yanaşıp aramıza sokulan yığınla fesatlığı iyilik esintileriyle sakinleştiriyorlar.

Yer aldığımız kürede aydınlık dolup taşsın, kötülüğe galip gelsin diye ejderhaların başını kesecek olan bu kahramanların saçtığı ışıltıya muhtacız. İçimizdeki fezada tüm alemlerimizi yörüngeye sokacak olanı keşfetmek, onların izini sürmekle başlayacak. Her güzergâhın sonunda, özümüzü koruyan çekirdeğin ağırlığından güç bulup geçmişe kulaç atacağız. İlerlerken sahip olduğumuz zenginliği arkamıza çekip devinim kazanmak için.

Çünkü her insanın bir itirazı vardır, rutubetli duvarlara yazılan imdat bağırışlarının bastırılmasına. Menfaatle atılan adımların meydana yeni çıkanları tutsak etmesine. Bu nedenledir ki herkes bir kaçış sayfası açmak ister ama sadece köklerine inenler başarır, baktığı göğe sönmeyecek olan bir yıldızı getirmeyi. Kavuşmanın itimadıyla ısınacak olanlar, doğumu beklemeyi sürdürürken inançla tomurcuktan çıkmak için çabalayanlar olacaktır. Maruz kalınan duman ne kadar sarsa da etrafı, bağrında yanan kandili başkalarının yoluna da tutmayı dileyenler getirecektir bayramı. Yaralarımızdan patlak veren menevişlerin kokusu cezbederken bir düşmanı… Duyulur, baharın zapt ettiği kalelerden gelen galibiyetin coşkusu.

Kalbiyle tasdik edemediği aklı yüceltenler değil, rüyalarına itibar edenler kazanacaktır savaşı.  O vakit geldiğinde, şahide taşlarının kırılışına karşı zamanın şahitliğini sunacaklar geleceğe ve ayaklar altına serilen kubbelerden yükseltecekler kadim mirası. Kibrin bilenen öfkesinin elinden, tuzağa düşen gençliği yine onlar kurtaracaktır.

 Abdülkâdir Geylânî (k.s.)

Sayı: Sayı 12

Kategori: Deneme

Yazar: Edanur Kaya