Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Fatıma, Fatıma mıdır?

Esselâmü aleyküm. Ben Fatıma; emanet olan, başının üstünde ayet taşıyan, ayaklarının altında cennet serili olan, bir eliyle beşiği diğer eliyle dünyayı sallayan, evlat olan, çocuklarına anne, kocasına eş, arkadaşına yoldaş olan ve en nihayetinde sayıp sayamadığım tüm bu vasıfların üzerinde kul olarak insan suretinde dünyaya düşen Fatıma.

Filistin’de direnen, Suriye’de ölen, Doğu Türkistan’da hapsedilen, Arakan’da aç kalan, Bosna’da göz yaşı döken, Afganistan’da, Bangladeş’te, Yemen’de, Irak’ta, Mısır’da, Myanmar’da kanayan Fatıma.

Aklıma eserse Anadolu, canım yanarsa Ortadoğu, çoğu zaman da Avrupa’yım. Halimden memnun ve mesudum. 

Where are you from Fatıma?

Dondurma reklamlarında, dizilerde, billboardlarda, vitrinlerde, Victoria’s Secret dergisinde gördüğünüz Fatıma.

Aklî ve bedenî gücümün yettiği her işte, kapısını açabileceğim her mekânda, yürüyebileceğim her yolda olan Fatıma. 20 cm topuklu ayakkabılarla enaniyetle yürüdüğü yolları incitmekten korkmayan Fatıma.

Her sofrada midesinin 3’te 3’ünü dolduran, doymadan kalkmayan, rahatlamak için maden suyu içen, diyet yapıp fazla kilolarını veren, sonra alan ve tekrar veren Fatıma.

İki rekât sabah namazında esnemekten gözleri sulanan, üç saatlik filmi göz kırpmadan izleyen Fatıma.
100.000 liralık salon, pırlanta yüzük, deniz kenarında ev, üç çeşit yemek takımı, sigortalı bir işi olmadan evlenemeyen, 4 oda 1 salona sığamayan, dolabı dolu olmasına rağmen giyecek kıyafet bulamayan, beş çeşit yemek, kristal bardaklar ve kurdeleli peçetelerim olmadan misafir ağırlayamayan Fatıma.

Televizyon başından kalkmayan, iki satır kitap okurken uykusu gelen, dedikodu çekirdek ve kolayı çok seven, Elhamdülillah Müslümanım diyen Fatıma’yım.

Dün Avm’de 3 saat sattım iki vitrine, bugün 5 saat satacağım yalnız birine. Benim vaktim pazardan alınma sokakta satılma.

Kahvesini çikolata ve sodasız asla içemeyen, çayı porselen bardak olmadan içerse karnı ağrıyan Fatıma ben. 

İnstagram’da, Youtube’da en az üç saat geçiren ama bir sayfa Kur’an okumaya vakit bulamayan, hiç vakti olmayan (ne yapsın dünyayı kurtaran) Fatıma.

Umman’dan bir katre olan, kâinatı içinde taşıyan, tüm kavgasını kendiyle eden, biricik yaratılmış ve Bir olana meftun Fatıma.

Sevdiklerime hediye siparişi veririm, notumu da üzerine yazar yollarım benden iyisi yoktur benden düşüncelisi de. Ama asla arayıp yalnızca sesini duymak istedim, nasılsın demem;  bilmem grip mi korona mı başı mı ağrıyor yoksa dişi mi.

Bayramda ailesini, işten gelince çocuğunu, akşam kahve içerken kocasını görmek yerine tik tokta vaktini geçirmeyi tercih eden Fatıma.

Üzerine yeryüzü sinmiş, unutan ve unuttuğunu da unutan, çokça dua eden ve günahlar işleyen Fatıma. Bir damla kan ve bin endişe doluyum.

“Allah ne der!” diye değil; el âlem ne der diye yaşayan, giyinen, konuşan, hiçbir zaman kendisi olma saadetine erememiş Fatıma.

Fe Eyne Tezhebûn Fatıma?

Adına ayetler inmiş, bir fikrin ince gülü olan, şiirler mektuplar yazılmış Fatıma.

Yok iken var edildim, bilinmezken bulundum, sevilmezken sevildim, sayıldım, korundum, nimetlendirildim, insan suretinde emaneti taşımaya müşerref kılındım.

Fatıma… Adem’den olma Havva’dan doğma. Tüm ‘izm’lerin içine doğdum ve çokça kayboldum. Kimi zaman Esma, kimi zaman Rachel, kimi zaman Şule’yim. Doğarken olduğum gibi ölürken de çok güzelim. Yeryüzü ülkesinin Hiç şehrinin Olmak Mahallesi’nde ikamet ediyorum. Bilmeyeniniz yoktur. Yolunuz düşerse demeyeceğim çünkü herkesin yolu bu şehirden ve bu mahalleden geçer. Hepinizi hasbihal etmeye, çay içmeye beklerim efendim. Birlikte susulacak çok şeyimiz var. Kelâmın yetmeyeceği kadar çok…

Sözü fazla uzatmaya lüzum görmüyorum. Zira sözlerin çok, hikmetin yok olduğu bir yerdeyim. Üzerime yeryüzü sindi. Dünyaya kadın olarak geldim. Tüm kirletilmiş sıfatlardan berî olan ismimle yaşıyorum. Saf, masum ve günahlardan berî olmayı isteyen kadın. Ben, dünyaya gelen ve dünyanın kalan yarısını doğuran Fatıma, cehennem ateşinden uzak olmayı istiyorum.

Kula kul olunan, ev hanımlığının içi boşaltılmış, evlat yetiştirmenin kutsiyetinin unutulduğu, eşine çay ikram etmenin kölelik zannedildiği, kariyerin eşten ve evlattan önce geldiği, yemeklerin evlerde değil lokantalarda piştiği, adaletin değil eşitliğin istendiği, dinin yaşamdan ayrı tutulduğu, merhametin hoşgörünün, kardeşliğin, dürüstlüğün az rastlandığı, güzelliğin gösterilmeden olmayacağı zehabına kapılmışların yurdu olan bir dünyaya açtım gözlerimi.

Hikayemin başladığı yerin halifesi olmam hasebiyle ‘yaşamak bize göredir’. Ve dahi bana göredir. Bize güç ver ve hikayemizi güzel kıl Allah’ım.

Emanet olarak geldiğim bu dünyada, sevgiyle, merhametle, saygıyla, adaletle, güzellikle, hoşgörü ile, güvenle, kardeşçe yaşamak istiyorum. Korkmadan, yiğitçe yaşamak! Ülkemin hırsızlar tarafından yağmalanmasını ve evimin elimden alınmasını istemiyorum, temiz su bulabilmek için çıktığım bu yolda ölmek istemiyorum, eski eşim tarafından yolda bıçaklanmak istemiyorum. Bedenimin bir meta olarak teşhir edilmesini istemiyorum. İnsanca yaşamak, anlaşılmak, fark edilmek, korunmak, dünyanın güzel yanlarına inanmak istiyorum. Umutlu yanlarına inanmak…

Şşşş Fatıma bağırmaz!!!*

Bir dua olarak El-Kuddûs olan Allah’tan Hatice, Aişe, Fatıma, Zeyneb, Ümmügülsüm, Rukiye, Meryem, Asiye, Esma, Hanne ve dahi cümlemize güzel ahlâk elbisesi giydirmesini niyaz ediyorum. Fatıma ismine layık olmayı diliyorum.

“Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız üstün gelecek olan sizsiniz” (Âl-i İmran,3/139). 

Sürçü lisan ettiysem affola.

Şimdi soruyorum bana, sana, bize ve size; Fatıma, Fatıma mıdır?

*Bu cümleyi okuduktan sonra ‘Şşşş kızlar bağırmaz’ filmini izlemeniz tavsiye olunur.

Sayı: Sayı 11

Kategori: Deneme

Yazar: Semanur Beştepe