Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

End This War 

Televizyondaki takım elbiseli adam yaraların sarılacağını söyledi. Nasıl sarılacak bu yaralar bilmiyorum. Tüm bu yaraları saracak kadar yara bandımız var mı, onu da bilmiyorum. Bizi kimin öldürdüğünü ve ne uğruna öldürdüğünü bilmiyorum. İnsanlar tüm bunların petrol, silahlar ve yeşil banknotlar yüzünden olduğunu söylüyor. Halbuki bunların hiçbiri benim oyuncak ayım kadar değerli değil. Büyüyünce ne olacağımı bilmiyorum. Büyür müyüm, onu da bilmiyorum. Burada çocuk olmak uzun sürmüyor. Birazdan arkadaşlarımla oyunlar oynayacağım, hâlâ yaşıyorlarsa. Arkadaşlarımın sayısı gün geçtikçe azalıyor. Su için sıraya girmem lazım, yemek için BM bürosuna uğramam sonra da hasta kardeşime ilaç için dilimi bilmeyen insanlara yalvarmam gerek. Bazen ansızın sirenler çalmaya başlıyor. Birden gökyüzü kararıyor, yine o ses. Annem olsa kulaklarımı kapatırdı. Elimdeki ekmeği saklıyorum avuçlarımda. En son elimde ekmeğimle evime gidiyorum, evim hâlâ yerinde duruyorsa. Bazen ekmek yerine ekmek almaya gidenin cesedi geliyor eve. Annemin koynunda masallar dinliyorum. Annem sık sık savaşta ölenlerin cennette nerede olduğundan bahsediyor. Babam da cennete gitmiş olmalı, abim ve ablam da yanındadır. Yan komşumun henüz gidip gitmediğini bilmiyorum, bacaklarını başka bir yerde görmüştüm, çocuğu da yanındaydı, tam önünde yatıyordu, cansız bir şekilde. Geceleri uyumuyorum, her an birisi kapıyı tekmeleyip girebilir içeriye. Ellerinde silahlarla kafalarında kasklarla.
Bir okulum yok, öğretmenlerim de. Üzülmüyorum çünkü daha büyük dertlerden muzdarip olanlar da varmış dünyada. Mesela arabaya benzin, tırnağa manikür, kredi kartı borçları, daha büyük ev, daha lüks bir araba… İnsanlar böyle dertlerle uğraşırken benim başkaldırmaya hakkım mı var. Öfkeleniyorum; sana, onlara, herkese. Elleriniz kanlı çünkü. Ben bağırdım, sağırdınız. Ben öldüm, kördünüz. Çaresiz olduğunuzu söylemeyin, çabasızlık sizdeki. Bugünlerde bütün sokakları kırmızıya boyuyorlar. Görüyorsun, sen de biliyorsun tüm bunları. Uzaktan “vah vah” diyorsun yalnızca. Gerektiği kadar “vah vah” demiyorsun bile. Biraz üzülüyorsun ama üzüntün yeter mi elindeki kanı çıkarmaya? Adım Gökçe, Sidra ya da Ubeyde. Vatanım Filistin, Türkistan, Ukrayna ya da Suriye. Ne fark eder? 

Televizyondaki takım elbiseli adam yaraların sarılacağını söylüyor. Nasıl sarılacak bu yaralar bilmiyorum. Tüm bu yaraları saracak kadar yara bandımız var mı, onu da bilmiyorum. 

Sayı: Sayı 06

Kategori: Deneme

Yazar: Rabia Egemen