Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Debdebe

“başucumda bir bardak su,

Beni başucumda bir bardak su gibi avutuyorsun.”

 

Sokak aralarında yaşamın tozunu yutmuş kişilerden mülhem,

İnançla ve aşkla,

Yitip gidenin anısına ilerlemeye mecburuz. 

Yinelenen cümlelerden soluk alıp veriyoruz. Kimi zaman vermekle almak aynı terazide boy ölçüşmüyor. Kimi zaman kefelerden birinde bir sevgi daha ağır basıyor ötekinden. Eşitlenemiyoruz. Eşitlik? Eşitlik peşinde koşuyor muyuz ki biz? Eşitlikten bir nebze yok payımıza düşen. Aramıyoruz. Çünkü biz adl’e boyun eğmişler, adaletle yoğrulmayı hamurumuza maya bilmişleriz aynı zamanda. Bilme’nin eli kalem tutan yazıcılarıyız fakat yaşamak bahsinde kalemimizin mürekkebi tükenmiş, biz tükenmek ile tüketmek arasında sallanıp durmuşuz. 

Hadi kalkalım, hadi yapalım yapılacak neyse. Yürüyelim birlikte. Koşalım. Daha önce yürümediğimiz bir sokağa ruhlarımızı tanıtalım. Âşık olunası şehrin âşık olunası semtinde, Balat sokaklarında çocukluğumuzu arayalım. Birbirimizi bulalım sonra. Birlikte yürüdüğümüz yollarda; saklı çocukluğumuzu izleyelim sokak aralarında. Bir duvara adımızın baş harflerini yazalım, tarihi kazıyalım altına. 

Hadi koşalım durmadan. Sokakları evimiz, yaşamları kendimiz bilelim. Misafir olduğumuz hayatlardan tecrübeler devşirelim. Dinlemekle, dinlenmenin iç içeliğini görelim. Bakmanın bir adım ötesine geçebilelim. Dilimiz dile getiremediklerimizden mesul değil belki, lakin dillendiremediklerimizle dilsiz hükmü giymeyelim. Konuşmayı şifa, susmayı mihenk taşı bilelim ki elimizdeki terazinin şaşmazlığına değil fakat şaşmayan terazinin varlığına şahitlik edelim.

Sokaklar bağırışlar, kimsesizlik ve kopuşlarla örülü mekânların kavşağı. 

Sokak aralarında yaşanan hayatları,

Fırtınaları,

Heyulaları,

Bir insanda saklı kalanları, taşanları ve boyunu aşanları ruhunda gizleyen sokaklarda biz de ruhumuzun gizleneceği bir aralık bulup gizlenelim. Her defasında hep bir adım ilerisini merakla, heyecanla ve buruk bir özlemle bulabilmeye umut edelim. Çünkü özlemenin kavuşmakla da kanmayan bir gerçekliği vardır. Biz özlemin de özümüzde saklı kalmışlardan olduğunu bilelim.

Nedenini bilmediğimiz kaç çukura battık dersiniz? Kaç çukurdan sağ salim, kaç çukurdan kaç kırıkla çıktık? Üzerimize yığılan hayatları anlamaya mı yahut ağlamaya mı yattık? Çocukken duvarların arkasını görebilmeyi istemekle bir şeyleri değiştirebilmeyi istemek aynı şeydi. Her ikisi de gücümüzün haricindeydi. Biz de babamızın gücüyle güçlü sanırdık kendimizi. 

Şimdi yürüyoruz. Yapraklar dökülüyor, biz yürüyoruz. Sonbahar renklerinden ağaçları soyuyor, renkler sokaklara sere serpe dökülüyor; bahar gelesiye kış tahtına kuruluyor. İnsanlar oyunlarının bilmem kaçıncı bölümlerinde; kandıranlar kandırılışlarını, cimriler sığ denizde boğuluşlarını, yalancılar yanan mumlarını kutluyor.  

Biz bildiğimiz doğrulardan şaşmamanın andını içiyoruz her defasında. 

Yürüyoruz,

Demek ki varılacak. 

Ölüyoruz, 

Demek ki yaşanılacak.

Sayı: Sayı 10

Kategori: Deneme

Yazar: Dilara Barut