Sürgün Dergisi'ne destek olmak ister misin?

Destek Ol

Sürgün Dergisi Logo

Buluşma

Şovun başlamasına çok az kalmıştı. Gökyüzü, siyah ve ağır bir perde gibi kapandı. Sanki yeryüzünü sarmak için eğildi ve fısıldadı: “Hazır ol, başlıyoruz.” Havanın kokusu değişti bir anda. Toprak, ıslak bir özlemi çağırır gibi nefes aldı derinden. Ve birden, ilk damla düştü. Göğün o ince narin elleri yeryüzüne dokunarak. 

Sanki sabırla toprağı okşar gibiydi. Gözler kapanınca ve o ses duyulunca; bir zamanların hatırası, unutulmuş bir çocukluk anısı, belki de hiç söylenmeyen cümleler gelip otururdu zihnin bir köşesine… Sanki her damla, bir sır taşır; her pıtırtı, kalbin şükrü olurdu. 

Gök ve yer birbirleriyle mektuplaşırlardı. Bulutlar, heyecanla toprağa selam gönderirdi. Sonra toprak, bu selamı büyük bir onurla kabul eder; o damlaları emer, bağrında yumuşatırdı. Pencere kenarında oturunca yerle gök arasındaki bu buluşmaya ya bir tanık ya da bir hissedar olunurdu.

Onunla zihinlerde bir film oynamaya başlardı. Gözlerin önüne serilen sahneler bazen tatlı bazen ise buruk olurdu. İlk kez yaşanan anlar gelirdi hatıra, yağmurlu bir günde ıslanılan o an, o ses duyulduğunda daha anlamlı gelirdi. Ya da belki bir veda, ıslak kaldırım taşlarına dökülen gözyaşları gelirdi akla… Geçmişi getirir ama onunla boğmazdı yüreği. Tam tersine, hafifletirdi.

Damlalar yere düşerdi ama ruha işlerdi. Her biri, bir arınma vaadiydi. O en büyük sanatçıydı; penceredeki izi onun fırça darbeleri, çatılarda yankılanan sesi onun besteleriydi. Her yerdeydi ama asla tekdüze değildi.

Ve ondan sonrası… İşte orada gerçek mucize başlardı. Toprak kokusu havayı doldurur; o kokuda bir yenilik hissedilirdi. Ağaçlar ışıldar, çiçekler başlarını kaldırırdı. Gökyüzü, tüm o gri ağırlığı üzerinden atıp masmavi bir huzur bırakırdı geriye. O an fark edilirdi: Yağmurun yalnızca temizlemekle kalmadığı, aynı zamanda bir şeyler kattığı.

O bir öğretmendi. Her damla, vazgeçmeden ısrarla yere ulaşır; düşmekten korkmaz, dağılmaktan çekinmezdi. Çünkü bilirdi ki yere kavuştuğunda bütüne karışacak, anlam bulacaktı. Biz de öyle değil miydik? Hayatta savrulsak da her yolculuğun sonunda kendimize ya da sevdiklerimize dönerdik.

Bu yüzden yağmur yağdığında bir an durup dinlemeli. Penceredeki damlaları izlemeli, toprağın nefes alışını duymalı. Yağmurun anlattıklarına kulak vermeli. Belki hatırlanması gereken bir duyguya, belki de sadece dinlenmenin güzelliğine… Çünkü neydi? Yağmur aslında gökten düşen gizemli bir şarkıydı. Ve bu şarkıyı duymak için tek yapılması gereken, o gizemli sese kulak vermekti. Bir başka ifadeyle,

“Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır”dı.

 

Sayı: Sayı 11

Kategori: Deneme

Yazar: Şeyma Yılmaz Cebeci